Bir toprak parçasının “vatan” haline gelmesi için üzerinde üç çeşit mülkiyet kurulması gerekir; medeniyet mülkiyeti, siyasi mülkiyet, hususi mülkiyet… Medeniyet mülkiyeti; asırlarca süren tarihi seyrin neticesinde, ölçüler manzumesinin coğrafya parçasına mührünü vurmasıdır. Mezarlarına kadar sirayet eden, toprakla bütünleşen, taşı şekillendiren mülkiyet çeşididir. Medeniyet mülkiyeti; millet, vatan ve devletin asli hakimiyet ve meşruiyet kaynağıdır. Medeniyet mülkiyetinin olmadığı bir coğrafya parçası, gücü eline geçiren herkesin üzerinde mülkiyet kurmak isteyeceği boş arazi gibidir. Fetö’nün, milletin binde biri kadar olmayan üye sayısıyla tüm vatan üzerinde hak iddia (darbeye teşebbüs) etmesi, mülkiyetin kuvvet ile kurulabileceği vehmine dayanır. Medeniyet mülkiyeti, kadim değerlere dayanır. Vatan; bütün vatandaşların, üzerinde müşterek ve eşit siyasi mülkiyet sahibi olduğu coğrafya parçasıdır. Siyasi mülkiyet, hususi mülkiyetten öncedir ve önemlidir. Hususi mülkiyeti tespit ve ilan eden tapu vesikası, öncelikle gayrimenkulün siyasi mülkiyetini, daha sonra hususi mülkiyetini gösterir. Hususi mülkiyet siyasi mülkiyetin önüne geçerse, o coğrafya parçası “vatan” olmaktan çıkar, zira bu ihtimalde herkesin kendi mülkiyetini koruması gerekir.
Bu durumda askerliği zorunlu yapmak ve mesela fakirleri askere almak zulümdür. Siyasi mülkiyetin öncelikli ve önemli olması; kalabalıkları millet, coğrafi bölgeyi vatan, büyük teşkilatı da devlet yapar. Siyasi mülkiyetten dolayıdır ki, hususi mülkiyeti ve geliri fazla olanlar daha fazla vergi vermek ve mülkiyeti az olanların ihtiyaçlarını belli bir seviyede karşılamak zorundadır. Vatan, sınırları tespit edilmiş, siyasi ve askeri tedbirlerle muhafaza altına alınmış, muhtevası kadim medeniyet değerleriyle doldurulmuş coğrafya parçasıdır. Medeniyet (tarih) bağı koparıldığında, üzerinde herkesin hak iddia edebileceği bir coğrafya parçası haline gelir, bu noktaya dikkat edilmediğinde tüm dünyanın üzerinde operasyon yapmayı düşüneceği bir müstemleke arazisi olarak görmesi engellenemez.
Başka bir ifadeyle şöyle bir tasnif ve izah yapılabilir; Coğrafya üzerinde üç çeşit mülkiyet vardır, yukarıdan aşağıya doğru; “Medeni Mülkiyet”, “Milli Mülkiyet” ve “Şahsi Mülkiyet”… Medeni mülkiyet; coğrafya üzerindeki medeniyet mülkiyetidir ve en üst mülkiyettir. Sonra milli mülkiyet gelir ki millet ve devlet mülkiyeti demektir, nihayet şahsi mülkiyet vardır ki iktisadi manadaki hususi mülkiyeti ifade eder. Milli mülkiyet yani millet ve devlet mülkiyeti; bir coğrafyayı “vatan” haline getirir. Medeniyet mülkiyeti ise coğrafyayı “vatan” haline getirmenin hem tarih hem de muhteva bakımından derinlik ve tahkimatını gösterir.
Anadolu; Türk milletinin has bahçesi, İslam milletinin merkez karargâhıdır. Hiçbir vatan tarifi, bin yıllık bu müktesebatın aleyhine olamaz, olanlar dikkate ve ciddiye alınamaz. Bu çerçevede olmak üzere Anadolu; siyasi (milli) mülkiyet gereği, üzerinde yaşayan vatandaşların tamamının haklarının korunduğu bir vatandır.