Çoğunlukla çocukluk yaşlarında başlayan tırnak yeme sorunu, çocuklarımızın iç dünyalarında bazı şeylerin iyi gitmediğini ifade etme yollarından biridir. Eğitmen ve Danışman Ebru Demirhan, çocuklarda tırnak yeme sorununun sebepleri ve çözüm yolları ile ilgili bilgiler verdi.
“Ebeveyn olmak tüm dünyaya, insanlığa olan sorumluluğumuzun kısa adıdır. Bir can dünyaya getirmek, büyütmek ve onun yaşam boyunca yürüdüğü her yolda, temas ettiği her insanda rolümüzün olması anlamına geliyor. Ebeveyn olmanın doğrusu yok fakat yanlışı var. Doğrusu evrensel olan, herkes için geçerli olan bilgileri içeriyor fakat çizgisi ebeveyn – çocuk arasındaki iletişimin içinde farklı renklerde yerini buluyor. Bu nedenle tek doğrudan bahsedemiyoruz. Oysaki yanlışına baktığımız zaman uzun uzun listeler çıkartabiliyoruz.
Ebeveynlik çocuğun her döneminde farklılaşabiliyor. Bebekliğin getirdiği bakım sürecindeki tutum ile okul öncesi ve sürecindeki tutumlar değişiyor. Eğitim sistemimizin kendi kültürümüz ve geleceğimiz baz alınarak net ve sürdürülebilir bir forma girememesi çocuğu eğitim hayatına başlayan ebeveynlerin tutumlarını oldukça değiştirebiliyor. Herkes çocuğu için en iyiyi istiyor. En iyiyi istemek herkes için bir hak olmakla birlikte ona giden yol yorucu bir yarış halindedir. Eğitim geldiğimiz noktada oldukça pahalı ve fazlaca emek isteyen bir sürece dönüştü. Gerek anne, babalar gerekse çocuklar bu süreçte üzülüp yoruluyor.
Okul yaşamının getirdiği zorluklar, ebeveynlerin beklentilerini karşılayamamak, öğretmen otoritesi, akran zorbalığı gibi birçok konu ile karşı karşıya kalan çocuk çeşitli davranış bozuklukları ile kendisini ifade etmeye çalışabilir. Gerek ebeveynler gerekse öğretmenler olarak her davranış bozukluğunun arkasında başa çıkılamamış bir durum olduğunu bilerek dikkat etmeliyiz.
Merkezime gelen ve çocuğu ile ilgili danışan ebeveynlerin çoğu akademik başarının artmasını talep ediyor. Çocukla ilgili sorular sorduğumda tırnak yeme, alt ıslatma, kaygılı iletişimsizlik, öfke, kilo gibi çeşitli davranış bozuklukları olduğunu görüyorum ve ebeveynler ısrarla çocuğun akademik başarısına odaklanmak istiyor. Hepsinin bir bütün olduğunu anlatıyorum. Gerek davranış bozuklukları gerek akademik başarı gerekse duygudurumu ile ilgilenmek gerektiğini anlatıp seansları o şekilde planlıyorum.
Tırnak yemek, alt ıslatmak, çekingenlik ve benzeri davranış bozuklukları çocukların bir şeyleri çözemedikleri, bazı konularla başa çıkamadıklarını anlatmanın bir yoludur. Çok önemli göstergelerdir. Davranış bozukluğunu görmezden gelmek çocuğun iç dünyasındaki sorunu görmezden gelmektir. Dikkatin dışında her sorun büyür ve daha fazlasına sebep olabilir. Çocukların dünyasında minik şeyler bir davranış bozukluğuna sebep olabileceği gibi aynı değerde minik bir dokunuş sorunu ortadan kaldırır.
Konu akademik başarı iken diğer konuların da önemli olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Bir yandan da akademik başarıyı kendi bilincimiz ve yapabilirliğimizle değerlendiriyor olabilir miyiz? Çocuğunuzu tanıyor musunuz? Sizin beklentilerinizin dışında o ne istiyor? Onun kendini tanımasına yardımcı oluyor musunuz? Kendi beklenti ve isteklerinizi bir elbise gibi ona giydirip içini doldurup taşımasını mı bekliyorsunuz? Tüm bu soruların cevabı çok önemli…
Sanatsal yönü daha kuvvetli olan bir çocuğu “Sen büyüyünce doktor olacaksın” diye kodladığınızda belki de işini sevmeyen, içinde özlemleri olan, insanlara yeterince hizmet edemeyen bir doktor üretmiş olabilirsiniz. Bu durum gerçekten faydalı mı?
Akademik başarıyı en verimli şekilde sağlamamıza sebep olan durum kendini tanıyan, çocuğunu tanıyan, çocuğunun kendisini tanımasına yol açan ebeveynlerdir. Her birey saygıyı hak eder. Zekası ya da aklını kullanma şekli sizler gibi olmasa da çocuğunuzun sadece varlığı saygıyı hak eder, tıpkı sizin gibi… İyi ki çocuklar anne ve babalarına kopya şekilde benzemiyorlar böylece bizi sürekli kendimizi tekrar etmekten kurtarıyorlar. Tüm çocukların kendileri olabilmelerine, kendi varlıklarına uyumlu şekilde yaşam yolunda ilerlemelerine izin vermek ve tüm ebeveynlerin bunu destekleyip yol gösterici olmaları çözüme giden yolda önemli adımlardır.”
Ebru Demirhan Hakkında
19 Ağustos 1976 Erzurum doğumlu olan Ebru Demirhan, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nü 1998 yılında bitirdi. Ardından formasyon dersleri alarak ilkokul öğretmeni olma hakkı kazandı. 2018’de İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirerek Sosyolog unvanını aldı. Halen Çocuk Gelişimi lisans ve Psikoloji Yüksek Lisans öğrencisidir. Özel bir bankada 9 yıl boyunca, farklı birimlerde ve kademelerde çalıştı.
Her zaman ilgisini çeken ruhsal ve evrensel bilgiler oğlunun hastalığı sırasında ışık oldu. Hayatını kolaylaştırdı ve aydınlattı. Oğlu Ata Çınar sağlığına kavuştuktan sonra Ebru Demirhan, bu bilgileri aktaran, teknikleri uygulayan olmaya karar verdi. Banka hayatına son verip eğitimler almaya başladı. Konunun uzmanlarından çeşitli eğitimler alarak beslendi. Kendini geliştirmeye devam ediyor.
Ebru Demirhan’ın Çocuğumla Beraber İyileşiyorum, Yaşamın Gizli Sözleşmesi, Bedenin Şifa Kapıları isimli üç kitabı ve çocuklara yönelik Benim Ailem (Annemi Seviyorum, Babamı Seviyorum, Kendimi Seviyorum) isimli kitap serisi bulunuyor.
Şimdilerde bireysel ve kurumsal deneyimlerini, evrensel bilgilerini, sezgilerini talep eden kişiler ve firmalara aktarıyor. Uyum ve dengeyi kurma konusunda aracı olmaya çalışıyor. Kurucusu olduğu Yaşam Tasarım Merkezi’nde şimdilik birbirinden farklı çok sayıda çalışmayla şifaya ve iyileşmeye aracılık ediyorlar.