
Ülkenin ve milletin birliğini sağlayan temel meseleler ve bunlara dair temel izahlar vardır. Bu izahlar üzerinde mutabakat sağlanması, ülke içindeki tenkit, muhalefet ve mücadelelerin belli bir üst seviyede durmasını sağlar ve yıkıcı hale gelmesine mani olur. Tarif ve izahında mutabakat sağlanması gereken temel meseleler; vatan, millet, devlet, medeniyettir. Bunların her biri, diğerlerine nispetle ayrı ayrı tarif ve izaha muhtaçtır. Mesela “Vatan”; millet için yerleşik olarak yaşamayı mümkün kılan coğrafya parçasıdır; devlet için milletin hayat alanının muhafaza edilmesini mümkün kılan mücavir sahayı (coğrafyayı) da kapsar. Medeniyet için vatan; “Yeryüzünün mescit kılınması” ölçüsü esas alınarak tüm dünyadır, sadece bugün için hakimiyet ve tasarruf altına alınamayan bölgeler vardır o kadar… Vatan misalinde olduğu gibi, temel meselelere dair ciddi tarif ve izahlar yapılmamış, yapılamadığı için üzerinde mutabakat da sağlanamamıştır. Temel mevzulara dair ciddi tarif ve izahlar yapıldığında da üzerinde mutabakat sağlanamayabilir ama insanlarımıza teklif edeceğimiz ciddi bir fikriyatımız olur. Ciddi ve zengin bir fikriyat, hem halkın ikna edilmesi hem de karargahın inşa edilmesi için ön şarttır.
Vatanın tarifini “Misak-ı Milli” üzerinden yapanlar, kadim ufkumuz dikkate alındığında, bu millete hapishane kurmaktadır. Milletin tarifini kavim (ve ulus) üzerinden yapanlar, bunu da batı bilgi evrenine dayayanlar, batıdaki evrimci bakıştan dolayı “gelişmiş hayvan”dan bahsetmektedirler. O kadar hayvandan bahsetmektedirler ki, dünyadaki (hatta komşumuzdaki) milyonluk insan katliamları onlar için hiçbir şey ifade etmemektedir. Misak-ı Milliyi vatan kabul etmek, dışına göz ucuyla bile bakmamak demektir, bu durum aynı zamanda kavim (ulus) merkezli millet tarifi için bile marazidir zira Türklerin Anadolu’daki nüfusundan daha büyük bir kütlesi dışarıda yaşamaktadır. Türk birliğini bile ideal olmaktan çıkaran bu dar bakış, muhakkak ki bu millete hapishane hazırlamaktan ibarettir ve katiyen ihanettir.
Kemalist diktatoryanın; “Komünizm lazımsa onu da biz getiririz” diyecek kadar vatan ve millet üzerinde “özel mülkiyet” kurduğu geçmiş seksen yıllık tecrübenin ilk katlettiği kıymet, mutabakat anlayışı, ahlakı ve kültürüdür. Bu ülkedeki Kemalist, solcu, ateist, batıcı kafaya sahip olanlar; mutabakattan bahsettiklerinde, kendi ilkelerinin hakimiyetini kastediyorlar. Seksen yıl böyle olmuştur, zayıfladıkları, inisiyatifi ve iktidarı kaybettikleri bugün bile hala eski ezberlerini sürdürmektedirler. Bunlarla mutabakat arayışı zaman kaybıdır ve esas işlerimizi engellemekte veya tehir etmektedir.
Vatanın tarif ve izahını “dar” yapanlar, mesela Suriye’nin yerle bir edilmesini televizyon ekranından film gibi izler. Keza milletin tarifini “dar” yapanlar, Suriye’de bir milyona yakın insanın ölmesini, film stüdyolarındaki sinema hileleri gibi izler. Hatta insanın tarifini marazi şekilde yapanlar, Suriye’de namusuna tecavüz edilen kadınlarla ilgili haberleri fantezi olarak görür. Daha vahimi, milletin tarifini “ulus” kavramıyla yapanlar, şapka giymediği için insan asabilir, başörtüsü olduğu için okuldan atabilir, ila ahir… Türkiye’deki siyasi azınlıkların gönlünü yapmak için mesela Türk ve İslam dünyasını vatan ve millet tarifi içine almamak, hem onlara karşı mesuliyet hissetmemektir hem de onların bize karşı mesuliyet hissetmesine mani olmaktır. Bu manada “büyük mutabakat”, küçük mutabakata (ülke içindeki mutabakata) kurban edilmemelidir. Siyasi ve ideolojik farklılıkların; vatan, millet, devlet, medeniyet temel bahislerinde ayrışmaya gidecek kadar derinleşmesi, bu milletin kadim tarif ve izahlarından uzaklaşmak ve yabancılaşmaktır. Kadim tarif ve izahlarımızın dışına çıkanlar başka bir vatanın ve başka bir milletin mensubudur. Dünyada dev bir insan kütlesini millet tarifinden ve uçsuz bucaksız bir coğrafyayı vatan tarifinden çıkaranlar, bu milleti küçülte küçülte köleleştirecek zafiyete kadar indirme maksadındadır. Bu maksat, tarihte ulaştığımız ufka nispetle ne kadar büyük bir ihanettir.
Temel mevzuların tarif ve izahındaki idrak ve anlayış parçalanması, hem mutabakatı imkansızlaştırmakta hem de mücadeleyi her siyasi akım için varlık-yokluk meselesi haline getirmektedir. Türkiye’deki sıkıntıların kaynağı burasıdır. Türkiye’de siyasi akımlar; temel meselelerde ittifak etmemiş farklı dünya görüşlerine dayanır, bu sebeple siyasi mücadele karşı tarafı imha etmeye kadar uzanan bir husumetten beslenir. Bu demektir ki, meselelerimizin siyasi çözümü yoktur, siyasi mutabakat muhaldir. (Böyle olmamasını temenni ederiz, böyle olmadığına dair her alameti baş tacı ederiz ve fikirlerimizi ona göre tashih ederiz.) Siyasi mutabakat muhal, siyasi mücadele en şiddetli şekliyle mecburiyet ise kuvvetimiz nispetinde kendi dünya görüşümüzü tatbik etmek tek yoldur. Bununla birlikte, tüm halkın kabulünü esas alarak temel mevzuların tarif ve izahını yapmak, bugün için mutabakatı sağlamasa da, istikbale matuf sağlam bir zemin inşasının başlangıcı olacaktır.
Asla unutulmaması gereken husus; siyaset beyannamesinin mevcut metni, inşa sürecine matuftur ve muvakkat mahiyet arz eder. İnşa süreci ilerledikçe, yani nihai maksada yaklaştıkça metnin inkişaf etmesi zaruridir. Siyaset beyannamesinin mevcut metnine, nihai metin muamelesi yapmak doğru değildir, nihai metin muamelesi yapmak hem muhtevaya açıkça aykırıdır hem de inşa ve inkişafa mani olur.