
MarasExpress.Com – Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelerle, her evredeki meme kanseri hastası için olumlu sonuçlar alınabildiğini söylüyor. Ancak tedavi başarısını artıran en önemli etken ve dolayısıyla altın standart, erken tanı…
Dünyada her 8 kadından birinin sorunu olan meme kanseri üzerinde en çok araştırma yapılan kanserlerin de başında geliyor. Dolayısıyla tanı ve tedavisiyle ilgili özellikle son yıllarda oldukça başarılı sonuçlar alınıyor. Öyle ki erken evre meme kanserinde yüzde 90’lara varan oranlarda tam kür sağlanıyor.
Meme kanseri, memedeki süt bezleri ve süt kanallarında oluşan hücrelerin kontrol dışı çoğalması ve vücudun başka bölümlerine de yayılarak çoğalmayı sürdürmesi olarak tanımlanıyor. Ve ne yazık ki her yıl yaklaşık 450 bin kadın meme kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bu da tüm kadın kanserlerine bağlı yaşam kayıplarının yüzde 14’ü anlamına geliyor. Ancak meme kanseri aynı zamanda özellikle erken evrede yakalandığında en yüksek şifa oranına sahip kanserlerden biri. Bu nedenle özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin bu konuda çok daha özenli olması gerekiyor. Acıbadem Adana Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, kişinin birinci derecede yakınlarında meme kanseri bulunmasının en önemli risk faktörlerinden birini oluşturduğuna işaret ederek, “Annenin veya kardeşin menopoz dönemi öncesi meme kanseri yaşaması durumunda risk çok daha fazla artıyor. Bu kişilerin uzman hekim takibinde olması hayati önem taşıyor. Genel olarak ailede kanser hastalığı bulunan kadınların 25 yaşından itibaren klinik muayene ve tarama testlerine başlanmış olması gerekiyor” diyor.
ERKEN TANI, KANSERİN TAMAMEN TEDAVİ ŞANSINI VERİYOR!
Erken tanı konulan meme kanseri hastalarının tamamen tedavi edilebilme şansı önemli oranda yükseliyor. Bu durum, kadınların en büyük kâbusu haline gelen memenin tümüyle alınması ihtimalini de en aza indiriyor. Dolayısıyla amaç, tanının mümkün olabildiğince erken dönemde konması oluyor. Prof. Dr. Sinan Yavuz, buna rağmen erken teşhiste çok önemli rol oynayan mamografik tarama, hekim muayenesi ve kendi kendini muayenenin çoğu zaman ihmal edildiğine dikkat çekiyor.
YENİ CERRAHİ YÖNTEMLERLE MEME KORUNABİLİYOR
Tedavi, hastanın durumu, kanserin evresi, konumu, başka organlara sıçrayıp sıçramadığı gibi birçok etkene göre belirleniyor. Cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) gibi birkaç yöntem birlikte kullanılıyor. Cerrahi tedavide büyük ve geniş ameliyat yöntemleri günümüzde yerini daha az hasar veren yöntemlere terk etmiş durumda. Artık memenin korunduğu cerrahiler, yani tümörün bulunduğu bölgenin ve tümörün çıkartılması yöntemleri tercih ediliyor. Bununla birlikte cerrahi ile kullanılan radyoterapi yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde hasta çok daha az yan etkiye maruz kaldığı için, özellikle seçilmiş bazı hasta gruplarında tedavi birkaç hafta içinde tedavi tamamlanıyor.
YAŞAM SÜRESİNİ UZATAN İLAÇ TEDAVİLERİ
Prof. Dr. Sinan Yavuz, meme kanserinin biyolojik yapısının daha iyi anlaşılmasıyla birlikte kemoterapi ve ilaç tedavisi konusunda çığır açan gelişmeler yaşandığına işaret ediyor. Özellikle yeni kullanılmaya başlayan ilaçlarla, halen tedavide önemli bir yer tutan kemoterapi ajanlarının kombine tedavisiyle, erken evre meme kanserinin tekrarlama riskinin önemli ölçüde azaldığını söylüyor. Bununla birlikte ileri evre hastalarda da tedavi başarısında artış sağlıyor. Kemoterapi tedavisinde kullanılmaya başlanmasıyla tedavi yaklaşımlarının değiştiği hedefe yönelik ilaçlar da meme kanserinde başarıyla kullanılıyor. Prof. Dr. Sinan Yavuz, hedefe yönelik ilaçlarla kemoterapinin etkinliği artarken, yan etkinin de azaldığını ifade ederek sözlerine şöyle devam ediyor: “Meme kanserinin alt gruplarının tedavisinde yan etkileri kemoterapi ilaçlarına oranla daha az olan hormonal tedaviler de etkin şekilde kullanılıyordu. Son yıllarda hormonal ilaçların akıllı ilaçlar ve hedefe yönelik ilaçlarla bir arada kullanılmasıyla etkinliğinin arttığı görülüyor.”