
Anlayan için depremden daha iyi ders mi olur?
Bu milletin kaderinde vardır. Acıyla, zorlukla, imtihanla sınanmak. Hem de acının en büyüğüyle, en zoru ile…
Türkiye ve İslam alemini yasa boğan bu musibet (Deprem), bizden sadece canlarımızı değil, içinde huzurlu günler geçirdiğimiz evlerimizi, hayallerimizi, komşularımızı, dostlarımızı, mabetlerimizi de yıktı geçti…
Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli iki büyük deprem, Türkiye tarihindeki en büyük deprem olarak tarihe geçti. Ve dünya tarihinde bir depremde ilk defa bu kadar insan hayatını kaybetti…
Yıkılan evlerimizin, mahallelerimizin altında nice anılarımız, nice yaşantılarımız kaldı. Kimileri bin bir güçlükle aldığı evin, kimi de hala borcunu bile henüz bitiremediği evlerinin altında kaldı.
Baba oğuldan, evlat anneden, eş kocadan ayrıldı.
Kimi öksüz, yalnız ve kimsesiz kaldı, kimi evsiz, bacasız, dört duvarsız kaldı…
Bin yılda bir olabilecek büyüklükte depremlerin art arda olmasının mutlak surette bilim dilinde bir karşılığı vardır. Onu uzmanlar konuşuyor.
Evet, günümüzde 100 yıl sonra vuku bulacak olan güneş tutulması; gün, saat, dakika ve hatta saniyesiyle bilinebiliyor. Ancak olması muhtemel hiçbir deprem öncesinden maalesef bilinemiyor. Anlaşılan semanın sırlarına arzın sırlarından daha fazla hâkimiz.
Belki bir gün depremlerin olma zamanlarını da bilebilecek insanoğlu…
Ancak henüz bu noktanın çok uzağındayız.
Hadiseye bilim açısından bakıldığında durum bu.
Peki, bu kadarı ile kifayet etmek yeterli midir?
“Deprem bir dünya gerçeğidir” deyip oturacak mıyız?
Unutmamamız gerekiyor ki bizim bir inancımız var.
1400 yıldan buyana dünyaya farklı bir pencereden bakılan bir anlayış var.
Cenabı Allah, kitabında birçok ayette insanoğlunu büyük yok oluşlara karşı uyarmaktadır.
Ne önceki depremlerden ders alıp kendimizi düzeltebildik, ne pandemiden…
Musibetler geldiğinde herkes bir şekilde konuşuyor.
Sadece konuşuyor-konuşuyoruz.
Kendimize bir çeki düzen verme konusunda maalesef adım atmıyoruz.
Başa gelen olumlu olumsuz tüm hadiselerin muhasebesini yapmak kulluğumuzun bir gereği…
Bunu yapmadığımızda, yaşananlardan ders çıkarmadığımızda başımıza daha büyüklerin gelebileceğini bilmek gerekir.
Ders çıkarmak yapılan yanlışların bir daha yapılmaması ile olur.
Doğru yerlere şehirler kurmalı, sağlam binalar yapmalı, denetimlerden ödün vermemeliyiz.
Bunlar meselinin bilim yönü…
Unutmayalım, bizim Allah’tan başka sığınağımız yok, ondan başka bize yardım edecek de yok.
Kıldığımız namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha’da belirtildiği gibi…”(Allah’ım) Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.”
Kalın Sağlıcakla…
