MarasExpress.Com – Acıbadem Ankara Hastanesi doktorlarından Psikolog M. Bülent Baykal, araştırmaların; aşırı kilolu ve obez insanların, daha az çekici, davranışlarını daha az kontrol edebilen, daha az zeki, başarısız, sıkıcı, tembel olarak algılandıklarını gösterdiğini söyledi.
Baykal, kilo sorunlarının insan psikolojisi üzerinde etkilerini ve toplum tarafından yapılan değerlendirmeleri anlattı. Günümüzde batılı ülkelerde ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kiloları çok yüksek olan insanların özellikle de kadınların negatif ayrımcılığa uğradıklarını ifade eden Baykal, psikologların birçok ülkede gerçekleştirmiş olduğu aşırı kilolu insanların başkaları tarafından nasıl değerlendirildiklerine dair yapılan incelemelerini paylaştı. Psikolog M. Bülent Baykal, “Çağımızda istisnasız herkesin kilolarıyla sorunları var. 20’nci yüzyılın sonlarına doğru insanların beyinlerine kazınan düşünce; zayıf olmak eşittir sağlıklı olmak ve beğenilmek ve toplumca daha kolay kabul edilmektir. Bundan birkaç yıl önce, tanınmış bir iş adamı, entelektüel yetenekleri üstün olmasına rağmen, sadece aşırı kilolu diye bir kadın çalışanın işten çıkarılması için talimat vermişti. Sonuçta iş hukuka havale edildi, Gazetelere düştü. Fakat kiloları fazla olan o kişi işe tekrar alınmadı. Araştırmalar aşırı kilolu ve obez insanların, daha az çekici, davranışlarını daha az kontrol edebilen, daha az zeki, başarısız, sıkıcı, tembel olarak algılandıklarını göstermektedir. Ayrıca birçok araştırma erkeklerin olabildiğince ince, hatta sıska denebilecek kadınlardan hoşlandıklarını gösteriyor” dedi.
İş ortamında, eğitim alanında, tıbbi merkezlerde, medyada ve diğer toplu yaşam alanlarının birçoğunda aşırı kilolu ve obez insanların “insanlar arası ilişkilerde” olumsuz davranışlara maruz kaldığını dile getiren Baykal, şöyle konuştu: “Buna ‘kilo etiketlemesi’ diyoruz. Etiketlenen insanlar birçok ön yargılı davranışlara maruz kalıyorlar. Bazıları alay edilmek, hakaret edilmek, aşağılanmak, küçültücü isimler takılmak gibi sözel ön yargılarla ilgili davranışlarla karşılaşırken; bazıları da uygunsuz şekilde dokunulma, sarılınma, ve diğer saldırgan tutumlar gibi fiziksel davranışlara katlanmak durumunda kalıyorlar. Dahası, gerçek hayatta, bedenlerine uygun olmayan tıbbi gereçler, hava alanında fiziksel zorluklar, uçak koltuklarının uygun olmaması, mağazalarda bedenlerine uygun kıyafet bulamamaları gibi birçok farklı engeller de yaşamlarını zorlaştırıyor. Bazı iş ortamlarında aşırı kilolu insanlar yukarıda da bahsettiğim örnekte olduğu gibi, sadece görünüşlerinden dolayı terfi alamamakta, daha az ücret ödenen işlerde çalışabilmekte, hatta işten çıkarılmada ilk sırada yer almaktadırlar. Okullarda kilolu çocuklara isimler takılmakta, alay edilmekte, aşağılanmakta ve zorbalığın hedefi haline gelmektedirler.”
Aşırı kilolu ve obez insanlarda depresyon, anksiyete, sosyal izolasyon, psikolojik uyum sorunlarının, normal popülasyona göre birkaç kat daha fazla görüldüğüne dikkat çeken Baykal, kilo etiketlemesinin psikolojik sonuçları üzerine şunları söyledi: “Sosyal mesajlar kilonun, kişinin kendi kontrolü ile alakalı olduğu inancını yaydığı için, bu kişiler klişeleşmiş, basmakalıp tasvirlere karşı çıkmak yerine, kilo vermeye çalışıp baskılardan kaçınmaya çalışmaktadırlar. Eğer diyetisyen ve psikolog desteğini alamazlarsa, başarı yüzdeleri çok az olmakta ve kendilerini daha da başarısız gördükleri için özsaygıları daha da azalmakta ve depresyon sıklığı artmaktadır. Bu etiketlenme çoğu zaman kilo verme girişimlerinde olumsuz sonuçlar doğurmakta, bazı aşırı kilolu kişilerde daha fazla ve düzensiz yemek yeme isteğine yol açmakta ve kilo vermek yerine, daha da fazla kilo almalarına neden olmaktadırlar. Tıbbi ortamlarda etiketlemelerde ise o kişilerin daha az ve yetersiz tıbbi destek almalarına neden olmaktadır. Araştırmalar özellikle kadın aşırı kilolu hastaların randevularını daha fazla iptal ettirdiklerini ve imkânlardan daha az yararlandıklarını göstermektedir.”
M. Bülent Baykal, şöyle devam etti: “Yüksek kilolu çocuklar bu olumsuz etiketlemeden en çok etkilenen grubu oluşturmaktadırlar. Diğer çocuklar, aşırı kilolu arkadaşlarına acımasızca huysuz, aptal, çirkin, mutsuz, tembel ve az arkadaşı olması gibi atıflar yapmaktadırlar. Okul ortamları bu tür yıkıcı etiketlemenin en çok görüldüğü ortamlardır. Bu yıkıcı psikolojik davranışları en çok da çocuğun yakınında bulunan arkadaşları yapmaktadırlar. Bu davranışlara maruz kalan çocukların psikolojik durumları süratle bozulmakta, sürekli maruz kaldıkça da olumsuz tutumları içselleştirmekte , kendilerini suçlama ve depresif semptomlar geliştirerek özsaygılarında büyük bir yıkım meydana gelmektedir. Ergenlik döneminde ise bu yıkıma ek olarak bazı durumlarda intihar düşünceleri ve aşırı sosyal izolasyon da eşlik etmektedir.