MarasExpress.Com – Türkiye’de son yıllarda gerek teknolojideki baş döndürücü hızlı gelişmeler gerekse hekimlerin tecrübesi sayesinde tıp alanında mucizevi başarılara imza atılıyor. Bir zamanlar hayal olarak görülen ancak bugün artık gerçeğe dönüşen o mucizelerden biri de, görme yetilerini kaybetmiş tavukkarası hastalarının yeniden ışığa kavuşabilmeleri!
Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nur Acar Göçgil, dünyanın yanı sıra ülkemizde de sayılı merkezlerde gerçekleştirilen ve hastaya bir anlamda ‘yeniden hayat’ veren biyonik göz ameliyatının ilk uygulayıcılarından. Doç. Dr. Nur Acar Göçgil, 12 Ekim Dünya Görme Günü kapsamında yaptığı açıklamada, bugüne dek dünyada yaklaşık 280 hastaya, ülkemizde de 13 hastaya uygulanan bu mucizevi tedaviyi anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Halk arasında ‘tavukkarası’ ya da ‘gece körlüğü’ olarak adlandırılan Retinitis Pigmentosa, genetik geçişli olan ve özellikle akraba evliliklerinde sık rastlanan bir hastalık. Kişinin önce görüş alanını daraltan, zamanla renkler ve ışık derken sonunda görme yetisinin kaybolmasına yol açan hastalık, yaşam kalitesini düşürüyor, başkasına zorunlu hale gelmesine, genç yaşta sosyal hayattan kopmasına ve içe kapanmasına neden olabiliyor. 2000’li yıllara kadar tıpta ‘tedavisi olmayan’ hastalık olarak görülen tavukkarasında artık umut ışığı giderek daha güçlü yükseliyor. Tedavide umut veren o yöntemin adı biyonik göz! Acıbadem Maslak Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nur Acar Göçgil, son yıllarda dünyada yaklaşık 280 tavukkarası hastasının yeniden bir miktar görebilmesini sağlayan ve ülkemizde de bugüne dek 13 hastaya hayat ışığı olan Biyonik Göz (Epiretinal implant) ameliyatının ilk uygulayıcılarından. Dünyada ve ülkemizde sayılı merkezlerde gerçekleştirilen biyonik göz ameliyatının; 25 yaşı doldurmuş olan ve tavukkarası nedeniyle görme yetisini kaybeden ancak görme sinirleri sağlam kalan hastalarda uygulanabildiğini belirten Doç. Dr. Nur Acar Göçgil “Bu hastalar daha çok depresyonda, umutsuz ve içe kapanmış kişiler oluyor. Onlara yeniden hayat ışığı verebilmek, yeniden bir ölçüde görmelerini sağlayabilmek artık teknolojideki ilerleme ve hekimlerin tecrübesiyle mümkün hale geldi. Ameliyatın ardından hastanın gayreti, rehabilitasyon dediğimiz süreçte verdiğimiz egzersizleri düzenli çalışması ve ailenin de desteği, görmenin boyutlarını belirleyici çok önemli faktörler oluyor” diyor.
ELEKTRONİK ÇİP VE KAMERALI GÖZLÜK
Biyonik Göz ameliyatının ardından kişinin kameralı gözlük kullanmaya başladığını belirten Doç. Dr. Nur Acar Göçgil, ameliyat sürecini şöyle anlatıyor: “Ameliyatın mutlaka bu konuda tecrübeli ve onaylanmış hekimlerce yapılması gerekir. Genel anestezi ile yaklaşık 2-4 saat süren ameliyatla hastanın gözünün içine ve göz küresinin yanına yerleştirdiğimiz implant iki parçadan oluşuyor. Gözün içine yerleştirdiğimiz kişiye özel üretilen, elektronik anteni, antenin ucunda elektronik kablo ve 60 elektrottan oluşan çipin olduğu silikon bir implant. Dışarıdan baktığınızda hiçbir şekilde fark edilmiyor. Hasta, ameliyat sonrası hastanede doktor kontrolünde özel birtakım eğitim sürecinden geçiyor. Biyonik göz, üzerinde kamera bulunan bir elektronik gözlükle çalışıyor. Kişi gözlüğü kullanmayı öğrenip rehabilitasyon sürecinde egzersizlerini de yaptıkça yavaş yavaş görmeyi hatırlıyor ve görmeye başlıyor.” Elektronik gözlüğün üzerindeki kamera, görüntüleri merkezde 20cm*20cm derecelik alanda alıp, hastanın yanında taşıyacağı küçük bir el çantasının içindeki mini bilgisayara iletiyor. Görüntüler bilgisayarda gözün anlayacağı elektronik sinyallere dönüştürülüyor ve bu sinyaller gözlükteki elektronik antene, oradan da elektronik çipe gönderiliyor ve elektriksel veri şeklinde kalan retina hücrelerini uyarıyor. Ameliyattan sonraki rehabilitasyon sayesinde hasta kendi gayretine de bağlı olarak objeleri görmeye başlıyor. Dünyada görülme sıklığı 4 binde 1 olan tavukkarası hastası sayısının ülkemizde 20 bin, biyonik göze uygun özellikteki hasta sayısının da yaklaşık 2-3 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
KENDİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAYABİLİYOR
Doç. Dr. Nur Acar Göçgil “Hasta grinin tonlarında siluet tarzında görmeye başlıyor. Örneğin odadaki eşyaları, bir iki metre uzaklıktan öncelikle odanın kapısı, masa gibi büyük cisimleri, daha sonra masanın üstündeki bardak, kaşık gibi daha küçük objeleri görüp, 10-20 cm büyüklüğündeki yazıları okuyabiliyor, kendisine uzatılan eli görüp tokalaşabiliyor, yemeğini yiyebilip ihtiyaçlarını kendisi yapabilir hale geliyor” diyor. Ameliyat sonrasında rehabilitasyon sürecinde azimli ve yapıcı olmak, egzersizleri yaparken aile ya da yakın çevreden destek almak, sigara içmemek ve sağlıklı beslenmek de çok önemli.
TAVUKKARASINDA ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ
Doç. Dr. Nur Acar Göçgil, tavukkarasında 100’den fazla genin sorumlu olduğunu, bu nedenle hastalığın seyrinin kişiden kişiye farklılık gösterdiğini, bazı hastalarda küçük yaşta bazılarında ise 10- 20’li yaşlarda ortaya çıkabildiğini belirterek “Anne babalar çocuklarını çok iyi gözlemlemeli ve onların hava karardığında ya da loş ışıkta sağlıklı bir şekilde görüp göremediklerini kontrol etmeli. Sıklıkla bu sorun ebeveynlerce fark edilmiyor, göz muayenesinde de retina yüzeyinde hastalığın belirtisi olan lekelenmeler oluşmadıysa sıklıkla atlanabiliyor. Bir gözlük verilip yine çocuk yaşamına devam edebiliyor. Oysa çocuğun gelişimi, meslek seçimi ve ileride gelişebilecek diğer tedavileri açısından erken yaşta doğru tanı konulması çok önemli” diyor.