Suyun Korunması ve İyi Yönetimi Şart
TEMA Vakfı, bu yıl 22 Mart Dünya Su Günü’nü su varlıklarımızı havza esaslı ve tüm süreçlerde katılımcı bir yaklaşımla yönetme ihtiyacını vurgulayan “Havzanı Tanı Suyunu Koru” temasıyla karşıladı. Mevcut gündemden dolayı Dünya Su Günü etkinlikleri ileri bir tarihe ertelenirken, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, içinde bulunduğumuz küresel salgın koşullarında; yeterli ve temiz suya erişimin, suyun iyi yönetiminin ve karar alma süreçlerinde katılımcılığın hayati olduğunun altını çizdi.
TEMA Vakfı 22 Mart Dünya Su Günü’nde, Türkiye’nin yer altı ve yer üstü su varlıklarının korunmasına bütünleşik yaklaşım getiren sürdürülebilir yönetim olanaklarına dikkat çekti. TEMA Vakfı’nın gerçekleştireceği yerel etkinlikleri gündem sebebiyle ileri bir tarihe ertelediklerini belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; “İçinde bulunduğumuz küresel salgın koşullarında, yeterli ve temiz suya erişimin ne kadar hayati olduğunu bir kere daha hatırladık. Temiz ve yeterli suya erişimin ilk şartı suyun kaynağını korumak. Bu nedenle su üretimine hizmet eden tüm ormanlar ve su toplama havzaları korunmalı, akarsularımız her türlü kirli su deşarjına karşı sıkı yönetilmeli, plandaki önlemler ve mevzuat etkin uygulanmalı. Hep birlikte salgın sorununu aşar aşmaz Dünya Su Günü’nü kutlayarak gönüllülerimiz ile etkinliklerimizi gerçekleştireceğiz.” dedi. Bu kapsamda Türkiye’nin acilen su kanununa kavuşmasının gerektiğini bir kez daha önemle vurgulayan Ataç, su varlıklarının sürdürülebilir yönetiminde bütünleştirici bir kanun, havza bazlı planlama ve tüm süreçlerde katılımcı bir yaklaşım gerektiğini söyledi.
TEMA Vakfı’nın amacının havza yönetiminde katılımcılığın artması olduğunu söyleyen Ataç, bunun için öncelikle kamuoyunun bilgilenmesi; karar alma süreçlerine su konusunda çalışan ilgi odaklarının ve halkın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla katılımlarının sağlanması ve son olarak katılım mekanizmalarının hem niceliksel hem de niteliksel olarak arttırılıp geliştirilmesi için çalışmalar yaptıklarını belirtti. Suyun iyi yönetiminin önemine de dikkat çeken Ataç, “Her geçen gün su varlıklarımız üzerindeki baskılar artıyor ve sularımız miktar, kimyasal kalite ve ekolojik açıdan kötü duruma doğru gidiyor. Dünyadaki su varlıkları iklim değişikliği, nüfus artışı ve çevre kirliliği gibi baskılar nedeniyle ilerleyen zamanlarda çok daha kritik bir konuma gelecek. Türkiye’de artan nüfus ile birlikte son 5 yılda kişi başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 100 m3 azalarak 1.350 m3 seviyelerine kadar düştü. Böyle giderse yakın gelecekte kişi başına düşen su miktarı 1.000 m3’ün altına düşecek ve su fakiri bir ülke durumuna geleceğiz. Konuyu havza bazında değerlendirdiğimizde görüyoruz ki, daha şimdiden Marmara, Küçük Menderes, Akarçay, Sakarya ve Asi havzalarımızda yaşayan vatandaşlarımız su fakiri havzalar içerisinde yaşıyorlar. Bununla beraber çok değerli olan su varlıklarının çoğu zaman kullanılamaz hale geldiği havzalar da bulunuyor. Sanayi ve tarım gibi sektörel baskılar, atık su arıtma ile ilgili yetersizlikler nedeniyle Meriç-Ergene, Susurluk, Büyük Menderes, Gediz ve Konya Kapalı Havzası gibi önemli su havzalarının su kalitesi, iyi su durumu hedeflerinden uzak. Hali hazırda Nehir Havza Yönetim Planları tamamlanan ve yayınlanan bu beş havzanın değerlendirme yapılabilen su varlıklarının yalnızca yüzde 17’sinde su varlıkları iyi su durumunda. Dolayısıyla su varlıklarımız için acil harekete geçmemiz gerekiyor.” dedi.