ADAPAZARI’NDA KANLI İŞGAL
İşgalci Yunan kuvvetleri, Adapazarı’nda 25 mahalle ve 45 köyde toplam 415 bin lira değerinde bina ve 2 milyon 250 bin lira değerinde eşyayı tamamen yaktı. Özellikle dini günlerde zulmü arttıran Yunan güçleri, bir Ramazan akşamı Orhan Camii’de Teravih Namazı kılındığı sırada dışarıda sirtaki çaldı ve alkol aldı. Namazın bitmesinin ardından da kalabalığa rastgele ateş açıp, birçok kişiyi yaraladı ve esir aldı. İşgal güçleri Adapazarı’ndan çekilirken, yanlarında sayısız esir götürdü. Bazılarından hiç haber alınamazken, bazıları savaşın bitmesinden 4-5 sene sonra geri dönebildi.
YALOVA’DA BÜYÜK KATLİAM
Ölüm sayısı açısından Türklere yönelik en büyük katliam olan Yalova Katliamı’nda Ermeni, Rum ve Çerkes çetecilerin, Yunan ordusu ile işbirliği yaptığı görüldü. Orhangazi, Yenişehir ve Armutlu katliam sırasında yakıldı. Armutlu’da kadınlar sistematik olarak tecavüze uğradı. İstanbul Hükümeti’nin hayatta kalanlar ile yaptığı bir soruşturma sonucu ölü, kayıp ve yaralı sayısı toplam 35 olarak belirlense de, diğer Osmanlı ve Türk belgeleri ölü sayısını 5.500-9.900 olarak tespit etti.
İNSANLAR İÇİNDEYKEN CAMİYİ YAKTILAR
Geri çekilme sırasındaki Yunan vahşeti örneklerinden birinde, 14 Şubat 1922’de Aydın Vilayeti’nin Türk Karatepe Köyü’nde, köy Yunanlar tarafından kuşatıldıktan sonra tüm sakinler camiye konuldu ve cami yakıldı. Ateşten kaçmayı başaran az sayıda kişi vuruldu. Toplam 385 kişi öldürüldü. İtalyan konsolosu M. Miazzi, Yunanlar’ın 60 kadın ve çocuğu katlettiği bir köyü ziyaret ettiğini rapor etti. Bu rapor, daha sonra Fransız konsolosu Captain Kocher tarafından doğrulandı.
YAŞADIĞI DEHŞETİ ANLATTI
Küçük bir kız olarak Manisa’daki yangına tanık olan ve ailesi ile tepelere kaçan Gülfem Kaatçılar İrem, “Sabaha karşı milislerden kaçtıktan sonra, tepelerde gizlemek için kuru bir dere yatağına tırmandık. Biz tırmanırken, şehir yanıyordu ve biz onun ışığı ile aydınlatıldık ve ısısı bizi ısıttı. Şehir üç gün ve üç gece yandı. Ben evlerin pencere ve camlarının bomba gibi patladığını gördüm. Üç gün sonra, aşağıda vadide toz bulutları göründü. At sırtında Türk askerleri; biz onları tepelerde bizi öldürmeye gelen Yunanlar sanıyorduk. İnsanlar ağlıyor, atlarının toynaklarını öpüyordu ‘Bizim kurtarıcılarımız geldi’ diye.”